Doğu Karadeniz Turu: Sümela Manastrı ve İstanbul (Bölüm-5)

Bu yazımı haftalar önce yazmalıydım. Şimdiden herkesten özür diliyorum çünkü çok fazla vakit bulamadım. Yazmak için hevesim de gelmedi. Neyse sonunda yazıyorum. Bir yandan da işte database’den delete operasyonları gerçekleştiriyorum ama milyonluk kayıtlar olduğundan hala 1. silme bile bitmedi. Of of.

Herneyse, Ayder’en sonra artık yayla havasının tadı kaçmaya başlamıştı ki daha Sümela’ya gitmemiştik bile. Ertesi gün sabah biraz erken çıkıp babamın arkadaşının kayıkhanesinde kahvaltı yaptık.

Yukarıdaki fotoğraftaki liste, babamın arkadaşının yıl boyunca çıkan fırtınaları not aldığı liste. Artık siz hesap edin ne kadar fazla olmuş.

Sonrasında Çaykur’un genel müdürlüğünde durduk ve ‘hediyelik’ olarak geçen ama satılan çaylardan aldık. Çok lezzetli, ben bile zevkle içebiliyorum. Yani o derece iyi 🙂

Rize, çok daha gelişmiş bir yer Artvin’e göre ama Arhavi’nin sıcak insanını, havasını burada bulamadım.

UzunGöl

Orada da fazla durmadık ve Sümela’dan önceki ilk durağımız olan UzunGöl’e doğru yola çıktık. Her zamanki gibi turistik bir yer haline gelmiş. Lakin, siz gölün sonuna camiyi yaparsanız, elin Arabı da gelir tabii. Her yer Arap turist kaynıyordu. Sanki ülkelerinde yeterince cami yokmuş gibi, gelip buradaki camiyi incelemeleri garibime gitti. Biz yurt dışına çıktığımızda, kiliselere, mimari yapısını tanımadığımız bilmediğimiz yerlere gidiyoruz. Hani oradaki cami, Sultanahmet’de değil.

Neyse pek anlam veremedik. Siz fotolara bakın bakalım. Ayrıca insanın yüzesi geliyor 🙂

Sümela Manastrı

Uzungöl’den çıktığımızda saat biraz geç olmuştu. Sümela Manastrı’na gitmek için Trabzon’ yola çıktık. İçinden geçip, Maçka’ya doğru yola koyulduk. Maçka’ya geldiğimizde çok enteresan bir şey gördük,… pardon göremedik. Hiç hediyelik eşya dükkanına rastlamadık. Onu bırakın, Sümela Manatrı yolunda bile 1-2 tane görmüşüzdür. Bağnazlıklarından mı bilemiyorum ama Maçka ahalisinin bu konuda çok zeki olmadıkları kesin, yahu dibinizde akın akın gelinen, Karadeniz’in belki de tek gidilesi yeri var(yaylalar hariç) ama siz bunu değerlendirmiyorsunuz. Peh…

Neyse Sümela’ya tırmanmaya başladık; yolda arabanın stop etmesi ile frenleri tutmadığı bir an oldu, o sırada arkamız uçurum olsa şu anda bunları yazıyor olmazdım. Babam da Allah’tan arabayı içe doğru çevirdi ve el frenini çekti.

Sonunda Sümela’ya ulaştık ama saat 6’yı geçtiği için içine giremedik. Zaten girsek de girmesek de fark etmezdi bizim için; hatta ben içinin olduğunu bile bilmiyordum. Fotoğraf çekmek de çok zor olacaktı. Dışarıda bol bol fotoğraf çektik.

Sümela’ya giden bu yolda, eski devirleri düşünüp, gerçekten buraya gelebilen birinin ermiş olduğu kabul edilebilir. O kadar fazla sis vardı ki, ürkütücü bir gizem oluşturuyordu. Aklıma ilk gelen, burada harika film çekilebileceğiydi.

Şimdi şu son iki resme bakın ve korku filmi çekilir mi buralarda, çekilmez mi bana söyleyin. Yahu, küçük kızın, battaniyeye sarılmış bi şekilde benim arkamda resimde ne işi var. Hass….ttr.

O gün Trabzon’da kaldık. Babamın üniversiteden arkadaşları ile buluştuk, bazıları da bizim gibi Karadeniz turuna çıkmışlar ve tesadüf eseri aynı zamanda Trabzon’da bulunuyorlardı. Üniversite derken yani en az 30 senelik arkadaşları. Bir 10 senedir de görüşmüyorlarmış.

Ertesi gün sabah 6-7 arası yola koyulduk. Keza hesapladığıma göre (iPhone’daki Maps uygulamasının hesapladığına göre) 14-15 saat arası yol gitmemiz gerekiyordu. Tabii bu hesaplama hız limitlerine uyularak yapılıyor, maps uygulamasında. Ben onu molalarla harmanlayarak yakın bir saat buldum.

Bu son yolculuk, bu gezinin en yorucu olanıydı. Bel ağrısından duramaz hale geldim bir ara. Ama GPS sayesinde yolumuzu neredeyse hiç şaşırmadan gittik.

Her ne kadar bu sene denize ya da havuza henüz girememiş olsamda, bu gezinin orta kısımları sıkıcı olsa da uzun zamandır ailemle böyle bir şey yapmamıştım. Hem güzeldi, hem de bol kavgalı geçti. Onu özlüyor insan  🙂

Bir sonraki gezilerimde buluşmak üzere…

DDG yollarda…

2 Cevaplar

  1. Kahraman OKTAY dedi ki:

    böyle bir geziyide vaktiniz müsait olduğunda MUĞLA-DALYANı da düşünün bence ülkemizin en nadide köşesidir sevgiyle kalın

  2. iskender dedi ki:

    Icten,samimi anlatiminizla bir solukta okudum yolculugunuzu.tesekkurler…..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.