Oracle Day 2010
Bugün işe gitmedim. Bunun 2 sebebi var. Birincisi işlerimi büyük ölçüde rahatlattım ve Oracle Day’e tam gün bileti aldım 🙂 İkincisi de ‘ This is Oracle Day dude, you should definitely go there’ mantığı kurdum.
Bu mantığım beni yanıltmadı, hem Oracle’ın yeni ürünlerini dinleme fırsatı buldum, hem de başarı hikayelerinin bazıları gerçekten ilginçti. Mesela bizim şirketimizin Yurtiçi Kargo ile e-fatura projesi de gayet ilginç ve Oracle’ın neler yapabileceğine güzel bir örnekti.
Öncelikle sabah güzel bir açılışla başladı. Her ne kadar açılışı izleyemesem de gün güzel başladı. Takım elbiseli o kadar teknik adamı ilk defa görmenin verdiği bir şok da var tabi üzerimde. Hani normal kıyafetle görmek mümkün ama takım elbise ile anca o kadar işletmeci görebilirdiniz.
Çalıştığım şirket, Partnera da sponsorlar arasında olduğundan bizim de standımız vardı. Bunun en büyük avantajı, oturacak bir yer, buluşacak bir nokta ve eşyaları koyacak bir masamızın olmasıydı. Bunların haricinde Oracle gibi Enterprise bir ürünü stand başında satacak haliniz yok. Zaten adı üstünde Oracle Day, yani oraya gelenler de az çok biliyorlar neyin ne olduğunu. Bu sebeple birkaç stand haricindekilerin hemen hemen hepsi gövde gösterisi yapıp, bakın biz de buradayız demek için oradaydı.
Platinum ve Gold partner diye kavramlar var. Şahsen ne anlama geldikleri hakkında hiçbir fikrim yok ama sanırım Platinum olunca Oracle’dan daha fazla ürün satın alıyorsun demek oluyor. Ya da belli koşulları falan vardır herhalde. Bunu önümüzdeki 3 4 sene içinde eğer şirkette yükselirsem öğreneceğimden eminim. Hoş bu satırları yazarken bir yandan da merak edip araştırasım var ama saat zaten geç oldu iyice, yarın öğle arasında falan bakarım artık 🙂
Bazı standlarda elma verildi, bazılarında değişik değişik hediyeler falan vardı. Ama genelinde, bilgi broşürleri ve defter-kalem ikilisi verildi. Her ne kadar bizim şirketin mütevazi broşürünün daha detaylı olabileceğini düşünsem de, günün ilerleyen saatlerinde orada çok da önemli olmadığını anladım bu dağıtılanların. Keza Oracle ürünleri o kadar pahalı ki, zaten bu broşürlerin hiçbir şeyi gösterdikleri yok. Olsa olsa akılda kalıcı olurlar ama bunu kalem-defter ikilisi çok daha iyi yapıyor; yanına da bir kartvizit koydun mu tamam işte. Zaten adamlar işe başlamadan önce kılı kırk hatta burası Türkiye, işi biliyorsa kılı kurkbin yarıyorlardır eminim.
Bizim stand demişken, ben de boş durmadım biraz da bizim stand’ın fotolarını çektim.
Şirketimizin patronları, aynı zamanda birçoğumuzun eğitmenleri, oradaki birçok kişiyi zaten tanıyordu. Bolca muhabbet etme fırsatları oldu. Bizim gibi junior’lar da (3 aylık deneme sürecini bitirenler için junior+ da diyebiliriz sanırım 🙂 ) 1 2 arkadaşımızı gördük mü, üniversitede çok konuşmamış olsak da, hemen geyik yapmaya başladık. Tabi ana konumuz ‘benim şirket seninkini döver’ oldu.
Lütfi Kırdar’ın Topkapı A salonunda biz de bir sunum yaptık. Yukarıda bahsettiğim e-fatura çözümümüz ile ilgili. Muhammet Abi ve Fatih, Yurtiçi Kargo’dan bir yetkili ile birlikte güzel bir sunum hazırlamışlar. Ben de tabi boş durmadım elim titreye titreye bu sunumu çektim.
Fatih’in e-fatura hakkındaki biraz da teknik sunumunu izleyelim…
Günün benim açımdan en verimli yanı, Oracle’ın yeni teknolojisi olan Fusion Middleware’ı tanıma fırsatı buldum. Bunun yanında Exadata’yı da kısaca bir dinlemiş oldum. Öyle ki Turkcell sunumunda bu teknolojilerle ilgili şöyle bir örnek verilmiş: ‘ Daha önce 4 saatte gelen bir rapor, artık 4 dakikada yapılabiliyormuş’. Sunumlarda da anlattıklarına göre Fusion MiddleWare mantığı aynen Apple’ın all in one mantığı ile aynı. Mesela siz bir Apple bilgisayar aldığınızda, buna özel işletim sistemi, donanımı ve buna uygun aksesuarları da almış oluyorsunuz. Bunlar başka bir bilgisayarda Apple’da olduğu kadar verimli olmuyor. Mesela bir iPhone’u Apple bir bilgisayarda USB’den şarj etmek ile, bir PC’de şarj etmek arasında yarım gün ile 1 gün arası şarj farkı yaratabiliyorsunuz. Aynı zamanda entegrasyonlar sayesinde veri kaybını en alt ve stabilizasyonu en üst seviyede tutabiliyorsunuz.
Fusion’da da durum bu aslında. Oracle’ın tüm uygulamaları tek bir sunucuda, arada bir katman ile (ExaLogic) bunların yönetimi sağlanıyor ve Exadata ile de artan performans bize mükemmelliği getiriyor. Tabi Fusion’da en çok önem verdikleri konu da, şirketlerin hali hazırda kurulu sistemlerine bakım yapmak için ayırdıkları zamanı daha aza çekip, innovasyona (Bu da ne demeyim, Türkçesi çok daha güzel bence) yani gelişime, yeni çalışmalara daha fazla önem vermesi. Çok fazla teknik detaya girmek istemiyorum zaten şu anda ben de bilmiyorum; merak edenler alttaki linklerden okuyabilirler.
Unutmadan Troug‘dan da bahsetmeden geçmemek gerek. Açılımı Turkish Oracle User Group. Böyle bir oluşumun henüz yeni kuruluyor olmasına şaşırmadım desem yalan olur. Ama bir yandan da sevindim. Ben de bu işlere yeni başlamış biri olarak onlara başından destek verme heyecanını paylaşabilirim diye hemen kayıt yaptırdım. (Tamam burada ufak bir dip not vermem gerekiyor, standlarına ilk gidiş sebebim, ufak termosları görüp, acaba ben de alabilir miyim fikriydi.) İlk planda bülten çıkarıp çıkarmadıklarını sordum ve fikrimiz var ama henüz çıkarmıyoruz demeleri beni mutlu etti. Neden böyle bir şey seni mutlu ediyor demeyin, malum beni okuyanlar biliyorlar, okul gazetesini kurup, 5 sene baş editörlük, 3 sene de tasarımlarını yaptım. Bu tarz projeler beni hep heyecanlandırmıştır. Malum, bu sebeple blog tutuyorum.
Bilgi paylaşıldıkça değerlenir…
Bir sonraki Oracle Event’inde buluşmak üzere…
Yok yok, böyle bitirme olmadı…
Tamam şimdi oldu 🙂
Merhaba,
troug ‘un linkinde bir hata olmuş. Sonunda fazladan bir l var. Düzeltmenizi rica ederim.
Bülten konusunda da desteğiniz bizi mutlu eder.
Görüşmek üzere,
Ferhat.