Sen başka mezhepten misin?

-Selamün Aleyküm.

Aleyküm Selam.

– Sen başka mezhepten misin?

Öyle miymişim? Ben pek bir şey bilmem mezhebimle ilgili, tarihlerine ilgi duymam dışında çok içeriğini de bilmem hiçbir dinin. İnancım vardır ama mantığıma ters gelen şeylere, ne olursa olsunlar çok kaptırmam, kaptıramam yapım gereği. Vicdanım ne diyorsa o.

– Ama sen başka mezheptensin…

Tamam bak şuradan alalım konuyu; Sen benden farklı bir mezheptensin değil mi?

– Evet…

Bunu sen seçmedin. Yani annen baban ve hatta bundan 1500 sene önceki soyun ne seçmişse, ondan sonrakiler de öyle olmak zorunda kaldı.

– Evet…

Bak anlaşıcaz gibi, Peki şimdi benim dünya üzerinde milyonlarca din var olmuşken, bunlardan bir tanesinin mezhebine, çok eski akrabalarım yoluyla mensup olmam neden senin için sorun olsun? Hani bu mezhebin takipçisi de olabilirdim ama değilim biliyorsun. Senin mezhebinin uygun gördüğü şekilde yetiştim ben de.

– Evet biliyorum ama sen başka mezheptensin…

Anlıyorum. Ama kutsal kitabımız bir tane biliyorsun değil mi?

– Evet…

Burada yazanlar 1500 senedir değişmedi diyoruz? Hiç bozulmadı, çünkü sadece kağıtta değil insanların akıllarında taşındı.

– Evet, nereye varmaya çalışıyorsun…

Peki, tamam dur açıklıyorum. İnsanların bu kitabı anlama şekilleri ve yazdıklarını uygulama şekilleri farklı mezhepler doğurdu. Ama aslında yazan bir, güncel olarak ele alındığında insana iyi olmayı, merhameti, sevgiyi, yaradan korkusunu değil ama sevgisini aşılıyor değil mi?

– Tamam haklısın…

Hala neden anlaşamadığımızı anlamıyorum o zaman. Gerçekten dindar bir din adamı sana sevgiyi aşılarken, dinci bir din adamı sana korkuyu aşılıyor, Sen bu korkuyu evrimleştirip mezheplere göre ayırıyorsun, işine gelmiyor çünkü bazı insanların dediği; kendini savunmak için de gruplaşıyorsun.

– Bunu ben mi yapıyorum?

Aslında sen yapmıyorsun ama müsade ediyorsun. Bugün dünya üzerinde onlarca din var, mezhep var. Başka bir görüşe sahip birisi seni cehenneme yollayabilir bir sözü ile. Sen de onu çarmıha gerebilirsin biliyorsun bunu.

– Evet bunu yaptılar tarih boyunca…

Aynı noktaya geliyoruz bence. İyi bir insan, kültürüne bağlı, kendi değerlerini bilen ve başkalarına saygılı, başkasının hakkını yemeyen, kem söz söylemeyen, ayrımcılık yapmayan ve herşeyin O’ndan var olduğunu bilen biri, kendince doğruları yanlışları ile bu dünyada yaşayabilir ve öbür dünyada da hak ettiğini alır değil mi?

– Bilemiyorum, Öyle olmalı.

Güzel, konuşmamız sona yaklaşıyor sanırım. Yani artık senin için çok da önemli değil başka mezhepten olmam. Türk kültürüne göre yetiştirilmiş olmam, örf adet bilmem, saygıdan nasibimi almış olmam ve yaradanı sevmem senin için yeterli.

– Tamam biliyorum ama yine de sen başka mezheptensin…

Senin bence başka bir sorunun var değil mi? Kendi mezhebin içinde dışlanmaktan, arkandan konuşulmasından, parmakla gösterilmekten korkuyorsun. Senden önce atalarının yaptığı yanlışları doğru olarak kabul ettin…

– Öyle ya da böyle, yıllarca böyle yaşadım ben, sen bir konuşma ile fikrimi değiştiremezsin.

Bunu biliyorum, böyle bir amacım da yok. Ama daha önce demiştim ya, vicdanım ne derse onu yaparım. Senin vicdanına sesleniyorum bu yazı ile; düşün, ne demeye çalıştığımı anlayacaksın.

– Buna çalışırım. İyi birine benziyorsun 🙂

Sen de 🙂

– Haydi eyvallah.

Eyvallah…

2 Cevaplar

  1. sevinç dedi ki:

    başka söze gerek yok süper bi anlatım oğlum tebrik ediyorum seni yok bende senin mezhebindenim ayrım yapmıyorum yapmadım yapmayacağım

  2. D.D.Güçlü dedi ki:

    Enam Suresi 159 ve Al-i İmran Suresi 105’e bakmalarını istiyorum bu ayrımcılığı yapanların. (Lütfen)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.